Karaman CHP Gençlik Kolları Eski Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Baştuğ, Karaman İl Özel İdaresi tarafından gerçekleştirilen ve kamuoyunda torpil iddialarıyla tartışma yaratan daimî işçi alımı ile ilgili basın açıklamasında bulundu.
Baştuğ, yaptığı yazılı açıklamada, yaklaşık bin 800 kişinin başvurduğu işe alım sürecinde, iktidar partisine yakın isimlerin akrabalarının ön plana çıktığı yönündeki haberlerin kamu vicdanını zedelediğini vurguladı.
Baştuğ, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Karaman İl Özel İdaresi’nin 29 kişilik daimi işçi alımı süreci, ülkemizde kamu personel istihdamında liyakat ilkesinin nasıl göz ardı edildiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Yaklaşık bin 800 kişinin başvurduğu bu süreçte, basında çıkan haberler doğrultusunda ortaya çıkan iddialara göre, işe alınan kişilerin büyük çoğunluğunun iktidar partisi AKP’ye yakın isimlerin akrabaları olması, hem kamu vicdanını zedelemiş hem de adil bir istihdam umuduyla başvuran binlerce vatandaşta derin bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
Mülakat süreçlerinin yalnızca bir formaliteye indirgenerek, siyasi referansların belirleyici olduğu bir işe alım pratiği, hukuk devleti ve eşit yurttaşlık ilkeleriyle açık bir çelişki içerisindedir. Kamu kurumları, siyasi iktidarların arka bahçesi değil, tüm vatandaşlara eşit mesafede hizmet sunmakla yükümlü tarafsız yapılar olmalıdır. Ancak görünen o ki, Karaman’daki bu süreçte şeffaflık, tarafsızlık ve adalet ilkeleri ağır bir yara almıştır.
Her ne kadar süreçte yaşanan tepkiler üzerine İl Özel İdaresi, alımların İŞKUR üzerinden ve daha şeffaf şekilde yapılacağını duyurmuş olsa da, kamuoyunun güveni ciddi şekilde sarsılmıştır. Sorun yalnızca yöntemde değil, zihniyettedir. Bu noktada sürecin yeniden tesis edilmesi, adalet ve güvenin sağlanması için en doğru yöntem, noter huzurunda ve tamamen şeffaf bir biçimde kura çekimi yapılarak işe alınacak kişilerin belirlenmesidir. Basında yer alan iddialar dikkate alındığında, ancak bu şekilde torpil ve siyasi kayırmacılık kuşkusu ortadan kaldırılabilir ve vatandaşların adalet duygusu onarılabilir.
Türkiye’nin genç nüfusu işsizlikle mücadele ederken ve özellikle liyakatiyle, emeğiyle bir yere gelmeye çalışan gençler geleceğe dair umutlarını kaybederken; siyasi kayırmacılık kamu yönetiminde çürümenin en görünür simgelerinden biri haline gelmektedir. Bu tabloyu değiştirmek, ancak gerçekten adil, şeffaf ve hesap verebilir bir istihdam politikasıyla mümkündür.
Karaman’da yaşanan bu durum münferit bir hadise değil, ne yazık ki giderek yaygınlaşan bir uygulamanın parçasıdır. Bu nedenle hem yerel yönetimlerin hem merkezi idarenin, kamu vicdanını gözeten, liyakati esas alan politikalara dönmesi artık bir zorunluluktur. Noter huzurunda kura çekimi yöntemi gibi somut ve denetlenebilir adımlar atılmadığı sürece, toplumsal güven erozyonu daha da derinleşecek ve kamu kurumları, vatandaş nezdinde meşruiyetini yitirmeye devam edecektir.